Sünnet Ve Beyin Hasarı
SOCIAL BIOLOGY, Volume 44, Pages 265-275,
Fall-Winter 1997.
Yukarıdaki kaynaktan özettir
Sünnetin Biyokültürel Açıklaması
Ronald S. Immerman ve Wade C. MackeyDepartment of Psychiatry, MetroHealth Medical Centre, Case Western Reserve University, Cleveland, Ohio 44106; and Townshire Manor, Suite #6, Bryan, Texas 77801
ÖZET: Sünnet bir dizi dinsel ve simgesel işleve hizmet ediyor olabilir. Bu kavramsal bölümlendirmelere ek olarak, sünnetin ergen ve erişkin erkeklerin heyecan duyma katsayılarını azaltma - yani cinsel uyarılabilirliği azaltma- gibi daha pratik ve güncel ugulamalarının da olduğunu iddia ediyoruz. (uysallığı artırarak grup hedeflerine yönlendirme, ve bu şekilde bireysel amaçlar peşinde koşmalarını engelleme) Nörolojik veriler göstermektedir ki, üstderi (prepus) dokularının erken lezyonu (yaralanması), beyin devrelerinin yeniden düzenlenmesine/körelmesine yol açar. Bu yeniden düzenleme ve körelmenin cinsel uyarılmayı azalttığını iddia ediyoruz. Epitelyal veriler göstermektedir ki, sünnet ile açığa çıkan glansın (penis başı) keratinleşmesi ile uyarılması zorlaşır, dolayısıyla erkeğin cinsel organlarının da cinsel heyecan düzeyi düşer. Buna ek olarak, üstderinin salgıladığı smegmanın da feremonik etkileri sünnet ile yok olacaktır. Sonuç olarak, sünnetin dinsel/sembolik işlevlerine ek olarak pratik sonuçlarından birinin, sünnetli erkeği daha az heyecanlanır ve "ayartılabilir" yapmak olduğu, ve bu şekilde topluluğunun otorite figürlerine daha kolay boyun eğer hale getirilmesi olduğu hipotezi desteklenmektedir.[CIRP Notu: Sünnet Bilgi Kütüphanesi makaleleri değerlerine göre seçmektedir. Bu makalenin yazarları şunları ileri sürmektedir: 1) üstderi duyarlı bir dokudur 2) üstderinin sünnet ile alınması beyinde duyu eksikliğine neden olmaktadır 3) beyinde duyu eksikliği beynin hasar görmesine / yeniden düzenlenmesine neden olmaktadır 4) cinsel heyecan azaltılmaktadır ve 5) bunun topluma net bir faydası vardır . CIRP ilk üç iddianın önemli olduğunu düşünmüştür ve makaleyi kütüphaneye dahil etmeye karar vermiştir. CIRP, dördüncü ve beşinci iddiaların "değerli" olmadığını düşünmektedir.]
İnsanın biyokültürel karakteri henüz yeni yeni analiz edilmektedir. (Barkow, 1980, 1989; Barkow, Cosmides, ve Tooby, 1995; Durham, 1979, 1990; Richardson ve Boyd, 1988; Wright, 1994). " Doğa'ya karşı .." kutuplaştırıcı ikilikleri, yavaş yavaş kültürel kalıpların biyolojik temellerle izdüşüm içinde olduğu, ve insan genetik yapısının hayatı boyunca içinde bulunacağı ortama bir adaptasyon sağladığı görüşü ile yer değiştirmektedir. (Rowe, 1994; Scarr and McCartney, 1983). Bu makale, bir davranış kalıbını- "sünneti" - insanın kültürel matrisleri ve biyokültürel mirası ile bütünleştirmeye çalışmaktadır.
Buradaki amaç üç temel noktayı birleştirmektir. Birincisi, bir davranış kalıbının insanların günlük yaşamına rastgele değil, yarar sağlayacak şekilde süzülerek girdiği varsayımıdır. İkincisi insan penisinin özel ve benzersiz bir yapısı olduğudur. Üçüncüsü sünnetin içinde bulunduğu topluma net bir yarar sağladığı ve bu yüzden onun kültürünün bir parçası haline geldiğidir.
SIRADAN OLMAYAN KÜLTÜREL RİTÜELLER
Bütün kültürlerin özel yönleri olduğu tartışmasız bir gerçek olsa bile, davranış temalarının dünya çevresindeki kültürleri destekleyeceği tartışmalı bir iddiadır. (Harris, 1974, 1979). Örneğin herhangi bir sosyal ya da politik grubu ele alalım : bu grubun yaşayabilmesi için bazı sorunlarını çözmüş olması gerekir: Örneğin : (a) içilebilir su kaynakları güvenli ve sürekli olmalıdır; (b) besin maddeleri özellikle de proteinler güvenli bir şekilde sağlanabilmeli; (c) doğumlar ( her bin kadında en azından 2,100 doğum) ve çocukların sosyalizasyonu sağlanabilmeli; (d) rakip kabilelerin erkekleri uzak tutulabilmeli ; ve (e) grup içerisindeki enerjik genç erkeklerin enerjisi yapıcı amaçlarla grup içinde kullanılabilmeli
Bir topluluğun, tamamen olmasa bile yukarıdaki şartları yerine getirdiğinde yaşama şansı artar. Dünya Etnografik Atlası (Murdock, 1957) ve Ethnografik Atlas (Murdock, 1967) yok olan ya da asimile edilen pek çok etnik topluluktan söz etmektedir. Okumakta olduğunuz bu makaleye göre sünnet uygulandığı topluma belli bir rekabet avantajı sağlamaktadır.
SÜNNETİN BİYOLOJİK VE KÜLTÜREL SONUÇLARI
Sünnetin biyolojik sonuçları.—Tıp literatürü insan prepusundan, doğrudan ya da dolaylı olarak; "bir deri parçası" diye söz eder. Anatomik olarak bu tanım, yanlıştır. İnsan prepusu sinir uçları açısından zengindir, ve holokrin bezlerini içerir. (ör., Tyson bezleri) (insan penisindeki duyusal sinir uçlarının gelişimi için Sommerova, 1976; Halata ve Munger, 1986; Dail ve Evan, 1974 çalışmalarına bakılabilir). Yüzey alanı açısından insan üstderisi penisin yaklaşık olarak %36'sını, yani üçte biri demektir. (Ritter, 1992). İnsanın üreme organlarının bir parçası olarak üstderi önemsiz olmaktan çok uzaktır.
"Zevk", ve "duyu" gibi kavramların beyinde bulunması şunu göstermektedir ki, eğer sünnet beynin sinirsel yapısını etkiliyorsa, daha sonraki cinsel ilişkiler de kendiliğinden değişecektir. Üstderinin üçgenlenmesi, merkezi sinir sistemi, ve sünnet konusunda çalışmalar ya henüz yapılmamıştır, ya da bulunması çok zordur. Ne var ki, çıkarsama yoluyla bulgular elde edilebilmektedir.
Lezyonlar ve kortikal yeniden düzenlenme.- Jackson ve Diamond (1981) bir maymunun elindeki somato-korteks bölgesine giden sinirleri tahrip ettiğinde (somato-korteks: beyinde dokunma duygusunun algılandığı bölge), maymun sinirleri alınmış derideki hassasiyeti yeniden kazanamaz. "Öldürülmüş" deride oluşan bu hassasiyet yoksunluğu, hala sağlam olan sinirlerin filiz vererek eksilen bölgeyi tamamlama yeteneği olmamasından kaynaklanıyordu. Florence ve mes. (1988) sinir yeniden oluşumunun çoğunlukla yetersiz ve düzensiz olduğunu, ve somato-korteksin geri kalan bölümünün yeniden düzenlendiğini belirtmiştir. Bu tür "sessiz" kortekslerin büyük bölümü zaman içerisinde varlığını sürdürmeye devam eder. Bir ünitenin amputasyonu ile benzer yeniden düzenlenmenin kedilerde (Metler ve Marks, 1979), rakunlarda (Welker ve Seidenstein, 1959; Kelahen, et al., 1981), ve farelerde de (Wall ve Cusick, 1984) olduğu gözlenmiştir.
Primatlarda da benzer araştırmalar ile aynı sonuçlar elde edilmiştir. Örneğin makak maymununun elindeki sinirler tahrip edildiğinde, bu elle ilgili kortikal bölgedeki hassasiyetin tekrar kazanılamadığı gözlenmiştir. (Wall ve Kaas, 1986; Huerta ve Wall, 1987).
Bir sistemin duyusal yoksunluğunun kortikal (beyin kabuğu) değişikliklere yol açtığı görülmektedir. Örneğin, Kandel (1991, s 1024) göz baskınlığı ile ilgili çalışmasında aşağıdaki notları almıştır:
Kritik dönemde eğer gözlerden biri kapatılırsa, görsel kortekste bu göze bağlı sinir kolonları, açık olan göze göre küçülüp daralır. Görsel baskınlıktaki bu değişkenlik, doğumdan sonraki kısa bir dönem ile sınırlıdır...
Bir yaraya tepki olarak ortaya çıkan sinirsel değişimler için Jessell (1991)'in çalışmasına bakabilirsiniz. "Hayalet organ" olayının (Melzack, 1992) sünnet edilmiş üstderi için rapor edilmemiş/rastlanmamış olması da kayda değerdir.
Özet.—Bir
başka deyişle, üstderinin çıkarılması etkilenen
bireyin beyninin
somato-korteks bölgesinin yeniden düzenlenmesine
neden olur. Cinsel
uyarılar normalde önce beynin serebral korteksine,
korteks-altı
bölgelere, örneğin septum'a ise daha sonra
gittiğinden, (Bennett, 1982)
serebral korteksin bir şekilde yeniden düzenlenmesi, bireyin
genel
cinsel davranışlarını etkileyecektir. F (cf. Masters and Johnson,
1966). Bir erkeğin yaşamında sünnet ne kadar erken olursa,
onun sinir
sisteminde ve dolayısıyla davranışlarındaki etkileri de o kadar derin
olacaktır.
Burada öne sürülen fikir, bir insanın üstderisinin çıkarılmasının beyinde bazı sonuçları olacağıdır. Üstderinin alınmasının cinsel heyecanlanabilirliği etkileyeceği iddia edilmektedir. En kolay tahmin edilebilecek sonuçlar heyecanlanabilirliğin azalması ve tepki eşiğinin yukarı çekilmesi olacaktır.
Sünnet ve deri yapısı.—Sünnetin sonuçlarından biri de, penis başındaki yüzey epitelyumunun keratinleşmesi ve duyarsızlaştırılmasıdır. Bir başka deyişle, penis başındaki nemlendirici koruyucu tabaka çıkarıldığında, bu bölge kabalaşır, nasırlaşır. Yeniden, elde edilen sonuç insan cinsel organının duyarlılığının azalmasıdır.
Sünnet ve feremonlar.—Bunlara ek olarak, insan üstderisi, tıpkı insan penisi gibi, smegma salgılayan Tyson bezlerini içerir. Smegma, buharlaşabilen ve bu yüzden feremon olarak işlev görebilecek bir salgıdır. Bir erkeğin uykusunda böyle bir feremon sistematik olarak salgılanıyor olacaktı. Gece ereksiyonları uykuda sistematik olarak gerçekleşir ve ve REM uykusu ile bağlantılıdır.(Arnoff, 1991). Sünnet ile Tyson bezlerinin alınması, feremon olarak işlev görebilecek olan smegmanın salgılanma olasılığını ortadan kaldırır. Bu da hem erkekler arasındaki, hem de cinsler arasındaki heyecanlanabilirliği azaltır.
Bu da şu anlama gelir ki, koklama ile ilgili sinyaller en aza indirildiğinde, erkekler arasındaki toplumsal başatlık için oluşan rekabet ve gerginlik kendiliğinden azalacaktır. Bir aşka deyişle, bir erkeğin salgıladığı feremonlar aynı zamanda diğer erkeklere de "uzak durun" mesajı verdiğinden, kendiliğinden gerginliğe neden olur. Feremonların alınması bu mesajı, ve bu yüzden doğabilecek gerginlikleri kendiliğinden ortadan kaldırır. Ayrıca cinsler arasındaki cinsel mesajlaşma da azalacağından grubun uysallığı artar.
Sünnet ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar —Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) ve sünnet arasındaki ilşki tartışması konumuzla ilgilidir. Eldeki bulguların büyük çoğunluğu, hastalık önlemede sünnet ile elde edilen net kazancın önemsenecek düzeyde olmadığını ortaya koymaktadır. (Wallerstein, 1985; Bigelow, 1991; Cook et al., 1994; Persky, 1977; Sprach et al., 1992; cf. Caldwell and Caldwell, 1996). Buna göre, "erkeğin sağlığı için" şeklinde ortaya konan mantıksal açıklamanın, istenen ve zorla dayatılan bir uygulamanın, "tıbba inanan" halka "tıp" kılıfı ile sunulmasından başka bir şey olmadığı ortaya çıkar.
Ne var ki, enfeksiyonun kendisi değil sonuçları göz önüne alınacak olduğunda, hastalıklı erkeğin bunu eşine bulaştırması durumunda eşinin doğurganlılığının olumsuz olarak etkileneceği, bunun da topluluğun devamlılığını riske sokacağı düşünülebilir. Bu durumda, kendi devamlılığını tehlikede gören grupların sünneti benimsemiş olabileceği varsayılabilir.
[CIRP Notu: CIRP, yazarların insan cinselliğini anlamada temel eksiklikleri olduğunu düşünmektedir. Üstderi denen erojen dokunun çıkarılmasının cinsel heyecanı azaltmada bir etkisinin olmadığı, ama sünnetli erkeğin kendisi ve eşi için cinsel doyum elde etmesinin daha güç olduğu, ve sonuç olarak yükseltilmiş bir cinsel heyecan düzeyinde ve dolayısıyla dışarıya karşı daha agresif bir eğilim düzeyinde kaldığı daha yüksek bir olasılıktır. Dolayısıyla sünnetin etkisi yazarların iddia ettiğinin tersi yönünde olabilir.]
ÖZET
"Sünnet"in genç erkeğin cinsel heyecanlanabilirliğini ve dikkatsizliğini azalttığı önerilmektedir. Daha uysal, daha az yıkıcı genç erkeklerin toplum tarafından tercih edileceği açıktır. Genç erkeklerin gücünün seferber edileceği grup çalışmaları böylelikle daha kolay başlatılıp sürdürülebilir. Cinsel kaynaklı yıkıcılık (bir dereceye kadar) azaltılır. İnsanların mecazları yaratma ve anlamadaki çabuklukları (1) ve erken yaşyaki öğrenmenin daha sonrakine üstünlüğü (2) göz önüne alındığında, üstderinin alınmasının pragmatik ve etkili olduğu görülmektedir.
REFERENCES
Burada öne sürülen fikir, bir insanın üstderisinin çıkarılmasının beyinde bazı sonuçları olacağıdır. Üstderinin alınmasının cinsel heyecanlanabilirliği etkileyeceği iddia edilmektedir. En kolay tahmin edilebilecek sonuçlar heyecanlanabilirliğin azalması ve tepki eşiğinin yukarı çekilmesi olacaktır.
Sünnet ve deri yapısı.—Sünnetin sonuçlarından biri de, penis başındaki yüzey epitelyumunun keratinleşmesi ve duyarsızlaştırılmasıdır. Bir başka deyişle, penis başındaki nemlendirici koruyucu tabaka çıkarıldığında, bu bölge kabalaşır, nasırlaşır. Yeniden, elde edilen sonuç insan cinsel organının duyarlılığının azalmasıdır.
Sünnet ve feremonlar.—Bunlara ek olarak, insan üstderisi, tıpkı insan penisi gibi, smegma salgılayan Tyson bezlerini içerir. Smegma, buharlaşabilen ve bu yüzden feremon olarak işlev görebilecek bir salgıdır. Bir erkeğin uykusunda böyle bir feremon sistematik olarak salgılanıyor olacaktı. Gece ereksiyonları uykuda sistematik olarak gerçekleşir ve ve REM uykusu ile bağlantılıdır.(Arnoff, 1991). Sünnet ile Tyson bezlerinin alınması, feremon olarak işlev görebilecek olan smegmanın salgılanma olasılığını ortadan kaldırır. Bu da hem erkekler arasındaki, hem de cinsler arasındaki heyecanlanabilirliği azaltır.
Bu da şu anlama gelir ki, koklama ile ilgili sinyaller en aza indirildiğinde, erkekler arasındaki toplumsal başatlık için oluşan rekabet ve gerginlik kendiliğinden azalacaktır. Bir aşka deyişle, bir erkeğin salgıladığı feremonlar aynı zamanda diğer erkeklere de "uzak durun" mesajı verdiğinden, kendiliğinden gerginliğe neden olur. Feremonların alınması bu mesajı, ve bu yüzden doğabilecek gerginlikleri kendiliğinden ortadan kaldırır. Ayrıca cinsler arasındaki cinsel mesajlaşma da azalacağından grubun uysallığı artar.
Sünnet ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar —Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) ve sünnet arasındaki ilşki tartışması konumuzla ilgilidir. Eldeki bulguların büyük çoğunluğu, hastalık önlemede sünnet ile elde edilen net kazancın önemsenecek düzeyde olmadığını ortaya koymaktadır. (Wallerstein, 1985; Bigelow, 1991; Cook et al., 1994; Persky, 1977; Sprach et al., 1992; cf. Caldwell and Caldwell, 1996). Buna göre, "erkeğin sağlığı için" şeklinde ortaya konan mantıksal açıklamanın, istenen ve zorla dayatılan bir uygulamanın, "tıbba inanan" halka "tıp" kılıfı ile sunulmasından başka bir şey olmadığı ortaya çıkar.
Ne var ki, enfeksiyonun kendisi değil sonuçları göz önüne alınacak olduğunda, hastalıklı erkeğin bunu eşine bulaştırması durumunda eşinin doğurganlılığının olumsuz olarak etkileneceği, bunun da topluluğun devamlılığını riske sokacağı düşünülebilir. Bu durumda, kendi devamlılığını tehlikede gören grupların sünneti benimsemiş olabileceği varsayılabilir.
[CIRP Notu: CIRP, yazarların insan cinselliğini anlamada temel eksiklikleri olduğunu düşünmektedir. Üstderi denen erojen dokunun çıkarılmasının cinsel heyecanı azaltmada bir etkisinin olmadığı, ama sünnetli erkeğin kendisi ve eşi için cinsel doyum elde etmesinin daha güç olduğu, ve sonuç olarak yükseltilmiş bir cinsel heyecan düzeyinde ve dolayısıyla dışarıya karşı daha agresif bir eğilim düzeyinde kaldığı daha yüksek bir olasılıktır. Dolayısıyla sünnetin etkisi yazarların iddia ettiğinin tersi yönünde olabilir.]
ÖZET
"Sünnet"in genç erkeğin cinsel heyecanlanabilirliğini ve dikkatsizliğini azalttığı önerilmektedir. Daha uysal, daha az yıkıcı genç erkeklerin toplum tarafından tercih edileceği açıktır. Genç erkeklerin gücünün seferber edileceği grup çalışmaları böylelikle daha kolay başlatılıp sürdürülebilir. Cinsel kaynaklı yıkıcılık (bir dereceye kadar) azaltılır. İnsanların mecazları yaratma ve anlamadaki çabuklukları (1) ve erken yaşyaki öğrenmenin daha sonrakine üstünlüğü (2) göz önüne alındığında, üstderinin alınmasının pragmatik ve etkili olduğu görülmektedir.
REFERENCES
ARNOFF, M. S. 1991. Sleep and
its secrets. Plenum, New York. BARKOW, J.
1980 Biological evolution of culturally based behavior, p. 277-290.
———. 1989. Darwin, sex and status. Univ.
of Toronto Press, Toronto.
BARKOW, J. H, L. COSMIDES, and J. TOOBY. 1995. The adapted mind:
Evolutionary psychology and the generation of culture. Oxford Univ.
Press, Oxford. BENNETT, A. H. 1982. Management of male impotence.
Williams & Williams, London. BIGELOW, J. 1991. The joy of
uncircumcising! Hourglass Pub., Aptos, CA. BRUNHAM, R. C., K. K.
HOLMES, and J. E. EMBREE. 1990. Sexually transmitted diseases in
pregnancy, p. 771-802 In K. K. Holmes, P. Mardh,
P.F. Sparling,
and P.J. Wiesner (eds.) Sexually transmitted diseases. McGraw-Hill, New
York. CALDWELL, J. C., and P. CALDWELL. 1996. The African AIDS
epidemic. Sci. Amer. 27:62-69. COOK, L. S., L. A.
KOUTSKY, and K. K. HOLMES. 1994. Circumcision and
sexually transmitted diseases. Amer J. Publ. Hlth. 84:197-201.
DAIL, W. G., and A. P. EVAN. 1974. Neural and vascular development in
the human phallus: A light and electron microscopic study. Invest.
Urol. 11:427-438. DIAMOND J. 1992. The third
chimpanzee: The
evolution and future of the human animal. Harper-Collins. New York.
DIXON, A. F. 1987. Observations on the evolution of the genitalia and
copulatory behavior in male primates. J. Zool. (London) 213:423-443.
DIXON, A. F. and H. I. MUNDY. 1994. Sexual behavior, sexual swelling,
and penile evolution in chimpanzees (Pan troglodytes). Arch. Sex.
Behav. 23:267-280. DURHAM, W. H. 1979. Toward a
coevolutionary theory of human biology and culture. P. 39-58. In
N. Chagnon and W. Irons (eds.) Evolutionary biology and human social
behavior. Duxbury Press, North Scituate, MA.
———. 1990. Advances in
evolutionary culture theory. In Annual Review of
Anthropology 19:
187-210. Annual Reviews, Palo Alto, CA. ENCYCLOPAEDIA JUDAICA. 1972.
Encyclopaedia Judaica, p.568-576. Jerusalem. FREEDMAN, D. G. 1974.
Infancy, infancy. Halsted. New York ———.
1979. Human sociobiology. Free
Press. New York. GUTMAN, L. T. and C. M. WILBERT. 1990. Gonococcal
diseases in infants and children, p. 803-810. In K.
K. Holmes,
P. Mardh, P. F. Sparling, and P. J. Wiesner (eds.). Sexually
transmitted diseases. McGraw-Hill, New York. FLORENCE, S. L., WALL, J.
T, GARRAGHTY, P. E., & KAAS, J. H. (1988). Distribution of skin
afferents in the spinal cord brain stem nerve section and regeneration:
Relation to cortical maps. Society for Neuroscience Abstracts, 14:
475. HALATA, Z., & MUNGER, B. L . (1986). The neuroanatomical
basis for the protopathic sensi- bility of the human glans penis.
Brain Research, 371:
205-230. HARRIS, M. 1974. Cows, pigs, wars and witches. Random House,
New York. ———. 1979. Cultural
materialism. Random House. New York.
HOBSON, J. A., T. SPAGNA, and R. MELENKA. 1978. Ethology of sleep
compared with time-lapse photography, postural immobility, and
sleep-cycle phase in humans. Science 201:1251-1253.
HOOK, E. E. and H. H. HANDSFIELD. 1990. Gonococcal infections in the
adult. p. 821- 842. In
K. K. Holmes, P. Mardh, P.F. Sparling, and P. J. Wiesner (eds.),
Sexually transmitted diseases. McGraw Hill, New York. HUERTA, M. F. and
J. T. WALL. 1987. The functional territory of the primate median nerve
in the hand skin and the cortical map of the hand. Society for
Neuroscience Abstracts 13:250. IZOR, R. J., S. L.
WALCHUK, and
L. WILKINS. 1984. Anatomy and systematic significance of the penis of
the pygmy chimpanzee, Pan paniscus Folia
Primatology 35:218-224.
JACKSON, P. C., and J. DIAMOND. 1981 Regenerating axons reclaim sensory
targets from collateral nerve sprouts. Science 214:926-928.
JESSELL, T. M. 1991. Reactions of neurons to injury In
E. R. Kandel, J. H. Schwartz, and T. M. Jessell (eds.), Principles of
Neural Science. 3rd ed., p. 258-269. Elsevier, New York. KAAS, J. H.
1991. Plasticity of sensory and motor maps in adult mammals. Annual
Review of Neuroscience 14:137-167. KALASKA, J. and
B. POMERANZ.
1982. Chronic peripheral nerve injuries after the somato-topic
organization of the cuneate nucleus in kittens. Brain Res. 236:35-47.
KANDEL, E. R. 1991. Cellular mechanisms of learning and the biological
basis of individuality. p. 1009-1031. In
E. R. Kandel, J. H. Schwartz, and T. M. Jessell (eds.),. Principles of
Neural Science. 3rd ed. Elsevier, New York KANDEL, E. R., J. H.
SCHWARTZ, and T. M. JESSELL (eds.). Principles of Neural Science. 3rd
ed. Elsevier, New York. KELAHEN, A. M., R. H. RAY, L. V. CARSON, C. E.
MASSEY, and G. S. DOETSCH. 1981. Functional reorganization of adult
raccoon somatosensory cerebral cortex following neonatal digital
amputation. Brain Res. 223:151-159. LEVINE, R. A.
1975.
Culture, behavior, and personality. Aldine, Chicago. LURIE, S. 1992.
The history of the diagnosis and treatment of ectopic pregnancy: A
medical adventure. Europ. J. Obstet. Gynecol. Reprod. Biol. 43:1-7.
MASTERS, W. H. and V. E. JOHNSON. 1966. Human Sexual Response. Little,
Brown and Co., Boston. MELZACK, R. 1992. Phantom limbs. Sci. Amer. 270:120-126.
METZLER, J., and P. S. MARKS. 1979. Functional changes in cat somatic
sensory-motor cortex during short term reversible epidermal blocks.
Brain Res. 177:379-383. MOORE, D. E. and W. CATES,
JR. 1990. Sexually transmitted diseases and infertility. p. 763-770. In
K. K. Holmes, P. Mardh, P. F. Sparling, and P. J. Wiesner (eds.),
Sexually transmitted diseases. McGraw Hill, New York. MURDOCK, G. P.
1957. World ethnographic sample. Amer. Anthropol. 59:664-687.
———. 1967. Ethnographic atlas. Ethnology 6:109-236.
ORLICK, T., Q-Y. ZHOU, and J. PARTINGTON 1990. Cooperation and conflict
within Chinese and Canadian kindergarten settings. Canad. J. Behav.
Sci. 22:20-25. PERSKY, L. 1977. Epidemiology of
cancer of the penis. Recent results in Cancer Research 60:97-109.
PHILLIPS-CONROY, J. E., C. J. JOLLY, B. PETROS, J. S. ALAN, and R. C.
DESTROSIERS. 1994. Sexual transmission of SIZagm in wild grivet monkeys
J. Med. Primatology. 23:1-7. PIERCE, J. E. 1964.
Life in a
Turkish Village. Holt, Rinehart, & Winston, New York.
RICHERSON, P.
J., and R. BOYD. 1988. A dual inheritance model of the human
evolutionary process. J. Soc. Biol. Struc. 1:127-154.
RIDLEY,
M. 1993. The red queen: Sex and the evolution of human nature.
MacMillan, New York. RITTER, T. J. 1992. Say no to circumcision.
Hourglass Pub. Aptos, CA. ROGEL, M. J. 1978. A critical evaluation of
the possibility of higher primate reproductive and sexual pheromones.
Psycho. Bull. 85:810-830. ROWE, D. C. 1994. The
limits of
family influence: Genes, experience, and behavior. Guilford Press, New
York. RUSHTON, J. P., and A. F. BOGAERT. 1987. Race differences in
sexual behavior: Testing an evolutionary hypothesis. J. Res. Personal. 21:529-551.
SCARR, S., and K. MCCARTNEY. 1983. How people class="cite" make their
own environments: a theory of genotype ---->à
environmental effects.
Child Develop. 54:424-435. SCHULTZ, K. F., F. K.
MURPHY, P. PATAMASUCON, and A. Z. MEHEUS. 1990. Congenital syphilis, p.
821-842. In
K. K. Holmes, P. Mardh, P. F. Sparling, and P. J. Wiesner (eds.),
Sexually transmitted diseases. McGraw Hill, New York. SMITH, R. L.
1984. Human sperm competition. p. 601-659. In R. L.
Smith
(ed.), Sperm competion and the evolution of animal mating systems.
Academic Press, Orlando, FL. SOMMEROVA, J. 1976. Pre- and postnatal
development of sensory nerve endings in penis in man. Scripta Medica 49:267-381.
SPACH, D. H., A. E. STAPLETON, and W. E. STAMM. 1992. Lack of
circumcision increases the risk of urinary tract infection in young
men. JAMA 267:679-381. STODDART, D. M., 1991. The
scented ape:
the biology and culture of human odour. Cambridge Univ. Press, New
York. TONKINSON, R. 1978. The Mardudjara aborigines. Holt, Rinehart,
& Winston, New York. TURNBULL, C. M. 1962. The forest people.
Touchstone, New York. VERNON, P.E. 1982. The abilities and achievements
of Orientals in North America. Academic Press, New York. WALL, J.T.,
and C.G. CUSICK. 1984. Cutaneous responsiveness in primary
somatosensory (S-J) hindpaw cortex before and after partial hindpaw
deafferentation in adult rats. J. Neurosci. 4:1499-1515.
WALLERSTEIN, E. 1985. Circumcision: The
uniquely American medical enigma. Urologic Clinics of North
America 12:123-132. WELKER, W. I. and S.
SEIDENSTEIN. 1959. Somatic sensory representation in the cerebral
cortex of the raccoon (Procon lotor) J. Compar.
Neurol. 111:469-501. WESTROM, L. and P. MARDH.
1990. Acute pelvic inflammatory disease (PID) in sexually transmitted
disease, p. 593-614. In
K. K. Holmes, P. Mardh, P. F. Sparling, and P. J. Wiesner (eds.),
Sexually transmitted diseases. McGraw Hill, New York. WESTROM, L., J.
RIDUAN, G. REYNOLDS, H. ALULA. and S. E. THOMPSON. 1992. Pelvic
inflammatory disease and fertility. Sex. Transmit. Dis. 19:185-192.
WORLD HEALTH ORGANIZATION. GLOBAL PROGRAM ON AIDS. 1991. WHO
specifications and guidelines for condom procurement, p. 33. World
Health Organization, Geneva, Switzerland. YOUNG, F. W. 1962. The
function of male initiation ceremonies: A cross-cultural test of an
alternative hypothesis. Amer. J. Sociol. 67:379-396.
YERKES, R. M., AND J. H. ELDER. 1936. Receptivity and mating in
chimpanzee. Comparative Psychology Monographs 13:1-39.
Citation:
- Immerman RS, Mackey WC. A biocultural analysis of circumcision: a kinder gentler tumescence. Social Biology 1997; 44(3-4):265-275.